9 Aralık 2009 Çarşamba

pazar günü banyo günüdür.

"ben günde iki kere banyo yapıyorum." ben de hepiniz gibi bu cümleyi kuran çok fazla angut tanıyorum. kardeşim güzel bir şey tabi, ama neden günde iki kez banyo yapıyorsun? salak mısın sen? günde iki kez banyo yapmanın çok temiz, pür-ü pak bir insan olmaya yeteceğini zannetmiyorum. bir kere boşuna israf kanaatimce. su, sabun onca şampuan, o kadar eziyet. değer mi? "bir duş alıp çıktım ama" yahu kardeşim, bir duş alıp çıkacağına, kovalarca su harcayacağına, haftada bir otur efendi gibi banyonu yap, keseni ol, temiz temiz gez. her gün iki kere banyo yapan adam bir kere keselenmez. yoksa ziyaretçiler dizisindeki yaratıklara dönersin. derin kalkar altından yeşil bir ifrazat çıkar. insan nasıl olsa her gün banyo yapıyorum diyerek keseyi o vücuduna sürmez. kafaya bir şampuan sıkar, şampuanın akan köpüğüyle koltukaltını ve apışarasını şöyle bir bızıklayıp çıkar. ben de buna temizlik demem.

eskiden ne güzelmiş. hayat samimiymiş bir kere. siz hiç anne babanızın, ananenizin veya babanenizin, keza dedenizin koktuğunu hatırlıyor musunuz? ben hiç hatırlamıyorum. ama o dönemlerde herkes haftada bir kere banyo yapardı. hatta ben bile ortaokula kadar hep haftada bir kez banyo yaptım. ama bir kere banyoya girdik mi, o banyo artık rituel olurdu. önce şöyle bir güzelce dökünürdün. yeni yetme olduğun için mahallenin en güzel kızını düşleyerek bir otuzbir patlatırdın (yeni yetme olmasam da arada yapıyorum yalan değil) sonra tüm bunların ertesinde sıcaktan ve buhardan kabaran kirlerini bir güzel keseleyip, üzerine hacı şakiri köpürtüp sabunlayıp ve dahasında mavi kutulu blendax şampuan ile saçlarını yıkadın mı, mis gibi olurdun. samimi söylüyorum bir hafta o vücut kirlenmez ve kokmazdı.

ama şimdi öyle mi? "abi evde jakuzi var, parfümlü şampuanla doldurdum geçen, manitayı attım içine, şarap marap, takıldık abi" lan hijyensiz hayvan. takıldın da nerde kese? nerde hacı şakir? manitayla takıldın da her türlü musibeti yaydın kainata. günde iki kez banyo yapıyormuş. al ricoysu, sık başına iki köpürt, o köpüklen de sıva her yanını. neymiş? adı banyoymuş. yarım saate leş gibi kokmazsan şerefsizim. daha götünü yıkamaktan aciz adam, günde iki kez banyo yapsa ne? yapmasa ne?

banyo dediğin haftada bir kere yapılır. o da efendi gibi yapılır arkadaş. banyo günü pazar günüdür. mesela insan cuma akşamı yıkanmazdı hiç. eskilerin bir bildiği var demek ki. banyoyu yapıp da bornozla dal taşak sobalı odaya çıktın mı? o sobaya gelene kadar soğukta tenasül yerlerinin büzüşüp donduğunu, götünün buz kestiğini hissettin mi? annen hörç hörç diye saçlarını kurulayıp da hacı şakirden karışmış saçlarını kanırta kanırta tarakla açmaya çalıştı mı anlardın ebenin örekesini. bir hafta boyunca bu işkenceyi tekrar çekmek istemezdin. işte banyodan çıktığın o an, haftanın bitip de yeni bir haftanın başladığını anladığın bok bir andı. eski haftaya dair hatıraların da kirlerle birlikte akıp giderdi. uyumaya (ödevlerin bitmişse ki banyo sonuna ödev bırakmak bombok bir şeydi ve ben hep bırakırdım kafama sıçayım) hazırdın artık. banyo işte böyle önemli bir hadiseydi.

gerçi pazar gündüz banyo yapma durumu da yok değildi. eğer ki gündüz banyo yaptıysan, altına sıçsan yine de annen sokağa salmazdı seni. evde bok gibi pazar konseri izlerdin. işte öyle etkiliydi eskiden banyo yapmak. şimdi duşu alan dışarı fırlıyor. lan manyak, evrim mi geçirdin 20 senede. bi bok geçirmedin. sonra sinüzit diye kbb servislerini doldurdu insanoğlu.

ben onu bunu anlamam arkadaş. her bokumuz gibi banyo kültürümüz de değişti bu gerçek. her gün bir kez banyo yapmayana pis, mundar gözüyle bakılmaya başlandı. halbuki sen haftada bir kez banyo yapan, ama adam gibi banyo yapan bir ecdadın oğlusun. unutma bunu...

banyo haftada bir gündür. o da pazar günüdür...

6 Aralık 2009 Pazar

sevişirken ağlayan kadın modeli

yine bir sosyal kusmuk etiketiyle kadın ve erkek cinsini tahlil ettiğimiz yazımıza hoşgeldiniz. malumunuz sevişmek insan hayatı ve sağlığı için epey güzel bir hadise. hepimiz sevişmek, bazen tüm gün yataktan çıkmamak isteriz. amma velakin her zaman papaz pilav yemez ve sevişmek de istenildiği gibi olmaz ne yazık ki. işte bu gün kadınların sevişirken neden ağladıkları üzerinde duracağız. sevişirken ağlayan bir kadın görmek ne olursa olsun değişik bir durum. öyleyse dilimiz döndüğünce (çok erotik oldu konu üzerine bu tabir) nedenlerden bahsetmeye çalışalım.

sevdiği için ağlayan kadınlar: bu kadınlar yoğun duygusal birikimlerini, fiziksel tatminleriyle birleştirerek, duygu ve bedensel hazzın birleştiği o anlarda gözyaşlarını tutamayan kadınlardır. ortada çok iyi giden, rahat, açık bir ilişki vardır. erkek de kadın gibi hem duygusal hem de fiziksel etmenleri paylaşmaktadır. takriben 4 ile 12 aylık ilişkilerde görülür. zira 12 aydan sonra artık cinsellik içinde duygusal yoğunluğa bu açıdan dokunacak hisler kalmamaktadır. daha sahiplenme, tanıma ve sıradanlaşma ile alınan haz farklı noktalara kayacaktır. bu tarz kadınlar 12 aydan sonra bir müddet ağlamazlar. ne zaman ki ilişkileri bitme noktasına gelir. son sevişmelere doğru tekrar gözyaşları akar. bu da sevgiliyi kaybediyor olmanın ve bu gidişe hiçbir şekilde mani olamıyor olmanın getirisidir.

bu tarz kadınlar bir de ayrıldıklarında sevişip ağlarlar. ama burda sevgiden daha ziyade çekilen acının mutlak yoğunluğu söz konusudur.

pişmanlıktan ağlayan kadınlar: bunların geneli ilk ilişkileri olduğu için ağlar. zira toplumsal baskıların vermiş olduğu hisler, sevişen kadını "kayıp" mantığı ile hareket etmeye doğru iter ki, ilk ilişki eğer kadın için geleneksel anlamda pek güvenli olmayan bir düzlemde cereyan ediyorsa, pişmanlık sonucu ağlama gerçekleşebilir. pişmanlık olmasa da geleneksel bakışın ürünü olarak, kadının kendini artık daha farklı olarak konumlandırır hale gelmesinden kaynaklı bir ağlama söz konusu olabilir ki , bu da pişmanlık içinde değerlendirilebilecek bir durumdur.

zevkten ağlama: bu ilk maddenin bir kolu gibi dursa da, her zaman o şekilde cereyan etmeyebilir. erkek ile kadın arasında yakalanan ten uyumu sonucunda, kadının bir şekilde fazla zevk alması durumunda gerçekleşebilecek türde bir olaydır. ama gerçekleşme ihtimali pek yüksek değildir.

tatminsizlikten ağlama: genellikle bu da bir kadının uzun dönem sabrı sonucunda ortaya çıkacak bir ağlama türüdür. erkek ereksiyon olamıyordur veya erken boşalıyordur. hal böyle olunca kadının duygusal hazzı, bir noktadan sonra fiziksel haz ile birleşemediğinden eksiklik yaratır. bu durum ilk zamanlar kadın için önem teşkil etmez. hiçbir kadın da bunu hemen ilk etapta kafaya takmaz. ancak problem uzarsa ve kronikleşirse, kadın yine tatminsizlikten değil ama karşısındaki kişinin çabasızlığından ötürü durumdan rahatsız olmaya başlar. ilerleyen dönemlerde cinselliğin bir işkenceye dönüşmesi sonucunda kadının daha tepkisel olması ve tatminsizliği ile herhangi bir patlama noktasında ağlama eylemi gerçekleşir.

acıdan ağlama: kadın zevk alsa da, çok sevse de bazen fiziksel bir rahatsızlık, erkek ile kadın arasındaki uyumsuzluk bunu tetikleyebilir. fiziksel rahatsızlık bir şekilde incitme şeklinde meydana gelirse bir müddet ara bu durumu çözer. onun dışında başka bir yerleşik rahatsızlık var ise çiftler bu sıkıntıyı da uzman vasıtasıyla çözebilirler. zira bu noktada kadın ve erkeğin cinsel birlikteliği anahtar ile kapı açmaya benzetilebilir. her kapının ona uyan bir anahtarı vardır. daha büyük bir anahtar ile kapıyı zorlarsanız, kanırtabilirsiniz. bu sebeple penisi büyük olan bir partnere sahip vajinası dar bir kadın, birbirleri ile olan ilişkilerinde uyumsuzluk sonucu acı çekebileceğinden ağlama eylemine konu olabilir. ayrıca kadına karşı uygulanan şiddet sonucunda kendi cinsel başarızılıklarını kadının üzerine yükleyen erkekler tarafından, fiziksel şiddete maruz kaldıklarında acıdan ağlatılarak cinsellikten soğutulabilirler.

başka biri için ağlama: bu noktada kadın başka birine aşıktır. sevgiden ağlama gibi dursa da, ondan farklı olarak burda tarafların birbirleri ile olan algıları kapalıdır. kadın başka birini düşlemekte ve onunla olamadığı için bedensel haz alsa da duygusal tatmin sağlayamamaktadır. bu sebeple, bir şekilde karşısındaki erkek bu kadını mutlu kılamaz ve kadın mutsuz olduğu için ağlamaktadır.

sebepsiz ağlama: durum her ne olursa olsun, cinsellik sırasında dikkatin dağılması ve tekrar verilememesi, veya herhangi bir sebepten tartışma çıkması ve durumun yarım kalması nedeniyle ağlayabilecek kadınlardır.

oha, psikiyatri fasikülü gibi olmuş yazı. olsun! ayrıca "sen nerden biliyorsun bunları" diye sormayın; terbiyesizliğin lüzumu yok. güldük bitti gitti...