23 Eylül 2009 Çarşamba

sanrıların arabaları

çok güzel şeyler yazdığıma dair çok olumlu eleştiriler alıyorum. doğrudur. hep güzel yazdım hayatım boyunca. küfürlü yazmaya karşı bir insandım oysa ki. ama biraz kafa dağıtmak gereği ortaya çıkınca durum bu şekilde tezahür etti. "post apokaliptik sanrı" dedik... neydi aslı? aslında? türkçesi biraz kıyamet sonrası rüya gibi bir anlama geliyor net kelimelerle konuştuğumuzda. madem ben çok güzel yazıyordum da neden kıyamet sonrası rüyalara ihtiyaç duydum? cevabı basit. olduğum şeyden, olmak üzere olduğum şeyden mutlu olmadığım için. peki ben ne olacaktım? çok üst düzey saygı uyandıran bir işe sahip, bir dediği iki edilmeyecek bir adam. ama ben bunu istiyor muydum? hayır! o zaman işte bu kıyamet sonrası hülyası devreye girdi. bir şeyler ters gidiyordu be usta. etrafımda olup biten bu sanallıktan tut da (ulan bilmemnenin içişleri bakanı gelmiş, bilmemne profesörüyle kokteylde ne sıcak kadeh tokuşturuyoruz herifin acık şehla gözlerindeki perspektifte) olduğum şeyin laçkalığına kadar. her şey zoruma gidiyordu işte. ben istemedim ki memleketin tüm bürokratlarını tanıyayım. biraz sebat etsem alkol muaynesinde yırtacak kadar emniyet müdürünü tanırdım. ki tanıyorum. ama ben zaten kendi meşrebimce alkolle yakalandığımda sıyırabiliyordum olaydan. ben hep balıkçılara özendim. teknesine atlayıp da, taka taka taka azgın sularda sabahın kör vaktinde işe çıkıp , eve geldiğinde karısından başka kimseye hesap vermeyen adamlara özendim. hep güzel sevgililerim oldu, hep her şeyin iyisinden tattım. hep güzel seviştim. şarabın kırmızı markalarını hep bildim. hangi davette ne giyilir hep öğrendim. ama ben o olmadım ki be baba. benim gönlüm takım elbisenin iktidarını kırıp da onunla top oynayabilen 10-11 yaşındaki çocuklarla oldu hep. işte burda devreye girdi "post apokaliptik sanrı." ben hep olduğu şeyi istemeyen olacak, bununla çoğu kişiden iyi bir hayat kuracak, amma velakin o kıyamet günü geldiğinde de, dünyanın kalan halklarına önder olacak bir lider konumuna bürünecektim. neden bunları bu kadar açıklıkla yazıyorum şimdi? çünkü koskoca bi yetmişlik viski bitirdim. ha yazamaz mıydım? karıydı kızdı yine yazıyordum bir şekilde. ama içince bu sefer başka vurdu mevzu. yarına (bu gün oldu mına koyayım) yetiştirmem gereken bir proje var ve ben bi yetmişlik viski içmişim. işte işin ironik tarafı bu. millet rakı içer, bira içer. ben markete gidip viski alıp içmişim. ha sanılmasın ki çok param var, (var ve dünyanın damına koyarım... koyarım o ayrı). bi tane yat alıp balık tutucam en büyük hayalim. ulan ben bişi dicektim de mevzu saptı. millet kadınlar erkekler neden şöle olmuş diye tartışadursun. ben zıbarıp yatıcam hacım. bu yazıya da görsel eklemiyom. herkes acık kendini görsün. bu yazı da dünyanın işinde mutlu olmayan tüm erkek ve kadınlarına gelsin.... o değil de, içince niye böyle oluyom ben mına koyim ya?

not: şimdi tek gözümle yazıyı epey sarhoşça okuyunca farkına vardım. devrik cümle kullanmışım devamlı. valla billa bu viskinin etkisidir. yarın sabah bi duş, bi traş. karılar diyecek asethuan taş... ahauahuaha. kolpayım lan ben! ağzıma tükürün benim.

6 yorum:

  1. Bjk'ye de suç buluyorum ben ajan.Sen içmeyeceksin de kim içecek...

    YanıtlaSil
  2. seni bu hale getiren kadın utansın.

    YanıtlaSil
  3. viski ahaaa anladım şimdi mevzuyu...

    YanıtlaSil
  4. okuduğum ilk yazındı.
    sanırım bir tane de en dipten okuyacagım.
    ve geçmiş olsun.
    =)

    YanıtlaSil
  5. @griffith: ben de monitörüme suç buluyorum. kanser edecek beni yakında.

    @bonham: utansın valla.

    @eva: senin blogta ulu orta fiski içiyorum ben. peh! demedim. neyse anladın ya, mevzular sana kurban ossun:)

    @polunochnaya: nickini yazana kadar gözüm çıktı. ne ki bu? kızılderili yemek duası gibi. "ey ulu hönküren tapir, beni, kabilemi ve tüm yüzü boyalıları koru. rahmetini polunochaya üzerimizden" gibi..ehehe... bi baştan bi sondan oku tabi. bakalım ilk kim ortaya varıcak. :)

    YanıtlaSil
  6. yemek duası olabilirdi bak. tam bana göre. =)

    YanıtlaSil