21 Ekim 2009 Çarşamba

utopia

şöyle sıcak bir banyoya, masaja ve jakuzivari aletlere ne kadar ihtiyacım olduğunu düşündüm şu an. masa başındayım, dün sabahlamışım. pelte gibiyim. kahve kaçakçısı kadar kahve, seylan ekonomisinin yarısı kadar da çay içtim. dişlerim sapsarı, midem yanıyor. sigara üstüne sigara eksilerek bu ipnenin projesini yetiştirmeye çalışıyorum.
ne olurdu şu an karaiplerde olsam. yanımda boynunda çiçekli kolyesi olan bir güzel, elimde salak saçma şemsiyeleri bulunan bir kokteyl, götümde de ince çiçekli bir şort olsa. (şemsiye ve göt aynı cümlede başka anlamlara gelerek kullanılmasa) fotoğraf çekilsek. ben salak salak başka yerlere bakarken yanımdaki kız bana "asethuan, yiğidim. objektife baksana tropikal muz kabuğum. hem bu gece pastırma yeme, sabaha leş gibi oluyor suitimiz" dese. ben de "peki kılara. şimdi martinime bir zeytin ve manzaramda da yalnızlık istiyorum. siktirip gidebilirsin" desem. diyebilsem. dalgaların vurduğu kumsalda esen hafif rüzgarla birlikte engin düşüncelere dalsam. boynumdaki çiçekli kolyenin yaprakları boynumu kaşındırsa, bir çırpıda çıkarıp atsam "sıçmiim çiçeğine" diye. sonra denizle kumun birleştiği o noktaya fırlattığım çiçekli kolye dalgalarla bir ileri bir geri yavaş yavaş okyanusta açılsa. kılara elinde martiniyle gelse. bir dikişte bitirip martiniyi "kılaram. memleketimden uzaktayım. ne olucak bu beşiktaşın hali" desem. kılara anlamasa. denizde yüzen çiçeklere bakıp artık onu sevmediğime kanaat getirse. gözleri dolsa. ben "lan manyak mısın kılara, daha tanışalı 2 gün oldu. ne buğusu ne hüznü desem" sonra içimdeki çocuk uyansa. "o değil de hadi gel şu falezlerden atlayak" diyerek kılarayı ayartsam. karaipli çocuklar etrafıma toplansa. "asethuan abi bize de kestane çıkartmayı öğretsene" diye zıplasalar etrafımda. "sittirin lan eşşek sıpaları" desem. sonra kaldığımız otelde yemekte karaipler büyükelçisi ve nikaragua ticari ateşesi onuruma kokteyl verse. ben kokteyle budist kıyafetiyle katılsam. elimde kristal kadehimle şahsım adına toplanan kalabalığa "Une fois à l'intérieur J'ai toujours aimé le vin rouge" desem. kahkaha atsam. kılara utancından yerin dibine geçse. ticari ateşe ve büyükelçinin gözlerine bakarak, "ben buyum lan ipneler. ne bakıyon goduum" diye cücük hareketi yapsam. masada bulunan mumlardan birine dönüp osursam. onuruma yapılacak havai fişek gösterisine gerek kalmasa. bu gösteri hawai'den de izlenebilse. hawai bir insan olmasam. kılara olmasa. evde olsam. banyo olsa.

ben yanmasam, sen yanmasan...

6 yorum:

  1. bence durum vahim...
    fantazi dünyası geniş lakin mecal kalmamış; sezdim ben..
    uyku şart...
    şöle güsel bi uyusan ya sen :D

    YanıtlaSil
  2. yaaa ase geçen bende böyle bi tropikal adamların olduğu bi hayal kurdum ama bu kadar ayrıntıya girmemiştim :)

    YanıtlaSil
  3. zuhahahhhahahahha koptummmmmmm ahhhahahaha tebrik ediyorum gerçekten!!! :)

    YanıtlaSil
  4. Une fois à l'intérieur J'ai toujours aimé le vin rouge

    Bu ne demek :D

    YanıtlaSil
  5. bilmem. "kırmızı şarap içmeden sevişemem" diye gogıl transleytıra bunu yazdım. yukardaki şey çıktı:))

    YanıtlaSil